50 KURUŞ ÜZERİNE BASILAN İLK TÜRK KADINI KİM?

50 KURUŞ ÜZERİNE BASILAN İLK TÜRK KADINI KİM?

Gülçin Tüzel Dokur | 11/07/2019

Bugün farklı bir konu üzerine çalışırken tesadüfen karşıma gelen bir makaleyi paylaşmak istiyorum sizlerle.Hepimizin çocukken kullandığı 50 kuruşlarımızın üzerindeki kadın figürünü ne kadar tanıyoruz, doğrusu ben bilmiyordum.Okudum ,onurlandım ve sizlerin de bu yazıyı okuyup bilmediğimiz değerlerimizi tanımanızı istedim.


1933 senesinde, bugün Yunanistan’da bir şehir olan Gümülcine’de dünyaya gelir.

2000’li yıllara kadar uzanan bir maceranın mimarı olan Sabiha Tansuğ 1941’te ailesiyle beraber Gümülcine’den Türkiye’ye göç eder.

Çocukluğunu Ege’nin güzel iklim ve tabiatı içerisinde ama yokluklarla geçirir Sabiha Hanım.


İlkokulda müsamere sırasında ‘’Eğribaş’’ adlı gelin başlığını giydiğinde ona hayran olur ve ömrünün geri kalanı da bu hayranlıkla beraber şekillenir.



Göztepe Kız Sanat Enstitüsü’nde okuyan Sabiha Tansuğ bu yıllarda şapkalar yapıp satar, Anadolu’nun yöresel kıyafetlerinden esinlenerek kuklalara elbiseler diker.

1953’te İstanbul’a gittiğinde Anadolu kadın portreleriyle tanınan ressam Nuri İyem’den resim dersleri alır.


Anadolu ve halk kültürüne gittikçe hayranlık duymasını sağlayan bu hadiselerden sonra Sabiha Hanım 1963’teki bir Avrupa gezisinde gördüğü kostüm müzelerinden oldukça etkilenir.Burada gördüklerinden esinlenerek Anadolu köylerinin de muazzam müzeler olabileceğini düşünür.




Türkiye’ye döndüğünde 1964’te İstanbul Piyer Loti tepesinde Türk kahvelerini model alarak Piyer Loti Kahvesi’ni açar.


Dönemin sanatçı, yazar, gazeteci gibi önde gelen isimleri dekorasyonu oldukça güzel ve yerel olan bu kahveye akın etmeye başlarlar.


Yoğunluk öyle artar ki belli bir süre sonra kahveye ancak rezervasyonla gidilebilir.


Bu kahve aslında tarihî bir kahvedir ve o dönem bu köklü mekânı işleten kişi Sabiha Hanım olur.

Ancak Sabiha Tansuğ aldığı tehditler ve hiçbir yetkilinin de işin peşine düşmemesi nedeniyle büyük şöhret yapmış, turistlerin de uğrak mekânı olmuş kahveyi kapatmak zorunda kalır





Bu dönem ayrıca Meydan Dergisi’nde turizm yazıları yazmak için Ege’de araştırma gezilerine çıkar.


Bu gazetecilik döneminde sonradan eşi olacak olan meslektaşı Haluk Tansuğ ile beraber Türkiye’yi dolaşırken görev arabaları Milas’ta bozulur.


Tamiri beklerken bir köy kahvesine girerler ve Sabiha Hanım burada ilkokul müsamerelerinde başına taktığı Eğribaş başlığını görür.


Derhal onu temin etmeye çalışır ve kimsenin kullanmadığını öğrenilince başlığı 35 tl ye satın alır.


O günden sonra Anadolu’nun pek çok yerine seyahat edip farklı tarzdaki başlıkları toplamakla uğraşır. Sabiha Hanım 1965 – 1995 yılları arasında bu amaçla Anadolu’yu gezer.





Meslektaşı ve dedesi Osmanlı valisi olan gazeteci Haluk Tansuğ ile de 1965’te evlenirler.


Vakit Sabiha Hanım’ın vaktidir; 1968’te Galatasaray Lisesi’nin yanındaki Yapı Kredi binasında ‘’Anadolu Kadın Başlıkları’’ adlı ilk sergisini açar.


Dönemin Darphane Müdürü Sait Tanaçan sergideki başlıklardan biriyle Sabiha Hanım’ın fotoğrafını çekip madeni paraya basmak ister.


Teklifi sevinçle kabul eden Tansuğ’un portresi 1970’lerde Ankara gelin başlığıyla demir 50 kuruşlara basılır.Karşılığında hiç bir talebinin olmayacağına dair bir kağıt imzalar.


Böylece siyasî ya da etkin bir isme sahip olmayan halktan birinin fotoğrafı paraya basılarak muhtemel ki dünyada da bir ilk gerçekleşir.



Hikâye burada bitmez; Sabiha Hanım 2700 parçadan oluşan kadın başlıkları koleksiyonuyla dünyaya açılmaya başlar,Önce Japonya’daki Expo’da ve 1971’de de Paris’te sergileri açılır.

Bunları 1975’te Belçika sergileri ve Rotterdam sergisi, 1976’da Strassburg, 1980’de Roma Üniversitesi ve 1985’te Köln sergisi takip eder.

Büyük ilgi gören bu sergiler ülkemizin de yurt dışında tanıtılması açısından oldukça faydalı olur.


1974’te o güne dek topladığı başlıkları sergileyebileceği bir müze kurmayı tasarlar ve bu amaçla yetkili mercilere başvurur.Zamanın Kültür Bakanı talebine şöyle bir karşılık verdi.''Tut bir kamyon, götür onları Topkapı'ya teslim et''

Bakan'dan aymaz bir tepki aldıktan sonra devrin bir diğer siyaset adamı Fahrettin Kerim Gökay ile bir öğle yemeğinde buluşur.


Sabiha Hanım bu yemekte, müze kurma arzusunu tekrar dile getirse de nafiledir, çünkü devrin siyasetçileri bu işleri bir kadının yapabilmesinden hoşnut değillerdir


Hayal kırıklığına uğrayan Tansuğ 1980’li yıllara dek Anadolu başlıklarını toplamaya devam eder.


Ayrıca bu üzüntünün üzerine iki de kitap yazar: Türkmen Giyimi (1985), Türklerde Çiçek Sevgisi ve Sümbülnâme (1988)


2007 yılında ise koleksiyonun kıymetli 430 parçası çalınınca Sabiha Hanım bir darbe daha alır.


2010 yılında İstanbul, Kültür Başkenti seçildiğinde ise Sabiha Hanım hala aynı rüyayı görüyordur; topladığı başlıkları sergileyebileceği bir müze açmak.





Bu amaçla ikamet ettiği daireden çıkarak aynı caddede bir ev kiralar ve burayı restore eder.






Dostlarının da desteğiyle ‘’Birlikten kuvvet doğar’’ dercesine kiraladığı bu evi müzeye dönüştürür


Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’nde bir apartman dairesinde yer alan müze her gün 10.00 – 20.00 arasında açık ve randevuyla gidilebiliyor




Sabiha Hanım’ın koleksiyonuna kattığı malzemeler arasında 16. asırdan 1950’lere kadar parçalar görmek mümkün.


Eh bize de onu ayakta alkışlayıp bu müzeyi ziyaret etmek düşer. Sabiha Hanım’ı yıllar süren azmi dolayısıyla kutluyoruz.


alıntı