FREDERİCK CHOPİN/CENAZE MARŞI

FREDERİCK CHOPİN/CENAZE MARŞI

Gülçin Tüzel Dokur | 14/06/2020

Fransız göçmen Nicolas Chopin ile Polonyalı Justine’nin üçüncü çocukları olarak 1810’da Polonya’nın Varşova yakınlarında ki Zelazova-Vola köyünde doğan Chopin, ilk müzik derslerini Polonyalı annesinden aldı ve 6 yaşına geldiğinde dehası ortaya çıkan besteci oldukça yaratıcı düzenlemeler yapmaya başladı.

Ünlü eseri ‘Cenaze Marşı’ da bunlardan biri.

Chopin’in bu eseri op.35 Sonat’ın üçüncü bölümüdür.Ünlü besteci akla gelenin aksine, bunu kendi ölümü için yazmış değildir.

Aksine bu sonat onun en parlak günlerinin eserlerinden biriydi.


 

Gerçekten de 1830-35 arası Chopin’in en yüksek sanat değeri taşıyan bestelerini yazdığı dönemdir.Op.35 Sonat ilk çalındığı günden beri büyük ilgi, hatta şaşkınlık yaratmıştır.Chopin, bu eseriyle aşılamaz sayılan Beethoven’vari sonat tarzını geride bırakmış, çok daha ilerilere geçmiştir.Müzik eleştirmenleri arasında farklı tepkilere yol açan bu eser için Schumann da “Buna sonat diyebilmek için insanın hayale kapılması gerekir.

Yalnız, en çılgınca dört eserini bir araya toplayabilmesi besteci için övünülecek bir şey” yorumunu yapar. Schumann bu “çılgınca” sözcüğünü özellikle eserin son iki parçası olan Marche Funebre ve Finale için kullanır. Cenaze Marşı’nda gözü açık görülen bir rüya, bilinçli bir sayıklama sezilebilir; romantik bir ruhun ölüme karşı alaylı bir meydan okuyuşudur bu bölüm.Yalnız bütün bu alaya karşın, gene de bir korku vardır.Ünlü Fransız yazarlarından Ernest Legouve, “Chopin’den ne zaman istesek Marche Funebre’i bize çalardı.Ancak, parçasını bitirir bitirmez şapkasını alır giderdi” der.

Chopin cenazesinde hiçbir zaman bu eserinin çalınmasını istemedi. Onun yerine Mozart’ın Requiem’ini dinlettiler.