GEL GÖNLÜMÜ YERDEN YERE VURMA

GEL GÖNLÜMÜ YERDEN YERE VURMA

Gülçin Tüzel Dokur | 25/11/2017

Bu hafta güftelerin hikayesinin konuğu, güftekar Mustafa Töngemen. Matematik öğretmeni ve şair, Mustafa Töngemen'in "Ne Olursun" isimli şiirinin güfteye ve şarkıya dönüşen hikayesi işte kendi anlatımıyla sizlerle.

Bursa'ya taşınmıştık
1987 yıllarındaydı ve on bir yıllık matematik öğretmeniydim. İzmir'deki bir devlet okulunda onca yıl görev yaptıktan sonra görevimden istifa etmiş, Bursa'da özel bir dersanede çalışmaya başlamıştım. 
Ve Bursa'da yerleşik olduğumuz o günlerde edindiğim yeni dostlarım; iş çıkışında beni arıyor ve beni sohbete çağırıyorlardı. Dolayısıyla bazı akşamlar, evime geç gidiyordum. Arkadaşlarımla muhabbete dalıp; vaktin nasıl geçtiğini anlamadığım bir akşam; gene evime gecikmiştim. Eşim Filiz Hanım, İzmir'de oturduğumuz zamanlarda evime saatimde gitmeme alışkın olduğundan ötürü olacak, bir-iki kez tekrarladığım evime geç gelmelerime, doğal olarak tepki göstermişti. Eşim Filiz Hanım, bana söylenerek ve kızarak; gidip yatağına yatmıştı. Ben de öfkelenmiş, kendime bir duble içki doldurmuş ve kağıdı, kalemi, masamın üzerine koyarak; yazmaya koyulmuştum.
"Al gönlümü yerden yere
Vurma güzel ne olursun!" diye şiirim, mısralara ve "us"umdan; tümcelere dökülüyordu. Ve
"Gül Dururkan Dikenleri
Derme Güzel Ne Olursun" derkenki sözlerim de, serzenişimi anlatıyordu.
Beraberlikler yaşanırken olumsuzlukların iyi yönlerinin de görülmesi gerektiğini ve bu sözlerimle (mısralarımla) o duygu yoğunluğunda anlatmaya çalıştım. Zaten şiir, duygu yoğunluğu ile ortaya çıkmaz mı?

İkinci kıtanın hikayesi
Kızım Funda, o yıllarda Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü'nde okuyordu. Eşim, kızımızın yanına İzmir'e gitmek ve kızını görmek istiyordu. Fakat ben, eşim Filiz Hanım'a "git" diyemiyordum. Çünkü o günlerde maddi problemlerim vardı. Ve ben, gene eşime "kal" da, diyemiyordum ama kızıma annesini göndermek istiyordum. Netice itbarıyla "bulup buluşturup" eşimi, kızımın yanına İzmir'e gönderdim. İkinci kıtanın son iki satırında:
"Çok Severim Söyleyemem, Sorma Güzel Ne Olursun!" derken de, eşim Filiz Hanım, bana serzenişte bulunur, duygularımı kendisine açıklamamı isterdi. Yani "Beni seviyorsan bana beni sevdiğini söyle" derdi. Ama ben, eşime "seni seviyorum" diyemezdim. Ve benim bu suskun kalışımlarım, içimdeki coşkuyu tırmanışa geçerir ve mısralarla var olurken de, duygularımı anlatırdı. Duygularımı sözle dile getiremem yaradılışım ve tabiatımla ilgiliydi. Bundan ötürüdür ki ben, sevdiğime; sevdiğimi söyleyemez ve suskun kalırdım. Ama yoğun duygularım, gönlümdeki coşkuların tırmanışları iç sesimdeydi. Üstelik beni, çoğaltan duygular sevgiyle, umutla "nağme nağme" duygularımla çoşuyordu. Ve şiirle, ruhumdan dökülenleri de, kalemim yazıyor ve o bastırılmış sanılan duygular söz oluyor, şiir oluyor ve mesajını veriyordu.

Anadolu erkeği tabiatlıyımdır
Kaldı ki ben, sevgi ve aşka itibar eden bir erkeğimdir. Fakat özümde var olan "Anadolu Erkeği" tabiatım beni, çok sevdiğim eşim Filiz Hanım'a bile sevdiğini söyleyememe gibi bir suskunlukta bırakıyordu. Ancak yazdığım şiirler, duygularıma tercüman olabiliyordu ve duygularım; bir suskun aşığın dertlerini anlatıyordu. Üstelik, insan ilişkilerinde ve özellikle de ikili ilişkilerde saygıyı ön planda isteyen ve çok çabuk kırılan, bir umursamaz, duygusuz bakışa dahi alınganlık gösteren bir ruh yapısına sahibimdir. Ve bunun için de, şiirimin üçüncü kıtasında bu duygularımı anlattım. Eşim Filiz Hanım'a sevgim o denli büyüktü ki, ben eşim Filiz Hanım'sız nefes alamadığımı ve karımın sevgisinin bana can olduğunu gene "Ne Olursun" isimli şiirimde üzerine "basa basa" dile getirdiğim sözcüklerimle, duygularımla; karıma ithaf ediyordum.

Şiirim güfteye ve besteye dönüşmüştü
Şiiri, yazıp bitirmiş ve o zamanlar benim gibi Bursa'da oturan bestekar arkadaşım Erdinç Çelikol'a sabah kahvesine gitmiştim. Kendisi Bursa Belediye Konservatuarı şefiydi. Bana, muhabbetimiz arasında "Yeni bir şiirin var mı" diye sordu. Ben de kendisine "Ne Olursun" isimli şiirimi verdim ve iş yerime geri döndüm. Akşam üzeriydi, dersanede dersim bitmişti ve ben, evime gitmek üzereydim. Tam kapıdan çıkmak üzereyken telefonum çalıyordu. Arayan arkadaşım Erdinç Çelikkol'du. Telefonda bana şiirimin sözlerini okuyordu: "Gel Gönlümü Yerden Yere, Vurma Güzel Ne Olursun"un sözler ve şiirin tamamı daha telefonda bestelenmişti arkadaşım Erdinç Çelikkol tarafından. Ve Erdinç Bey, bana "Gel de, şarkının notasını sana vereyim" dedi. Şiirim güfteye dönüşmüş ve nağmeleriyle buluşmuştu. Güftemi ilk kez Ayşegül Durukan okudu. Daha sonraları da rahmetli Zeki Müren, seslendirip nefis yorumuyla dinleyenleriyle buluşturmuştu. Sayısını bilemediğim bir çok değerli arkadaşımın okuduğu güftemin; yılın en sevilen şarkılarında birincisi seçilmesi beni onurlandırmıştır. 



Ne Olursun
Gel gönlümü yerden yere,
Vurma güzel ne olursun!
Gül dururken dikenler,
Derme güzel ne olursun!

Git diyemem, kal diyemem,
Sen goncasın gül diyemem.
Çok severim söyleyemem,
Sorma güzel ne olursun!

Sevgin nefes, sevgin candır,
Sevgin bana heyecandır.
Kalbim ince bir fidandır,
Kırma güzel ne olursun!

Yıl: 1988
Güfte: Erdinç Çelikol
Beste: Mustafa Töngemen
Makam:Nihavent
4+4 ölçüsünde
yazılan güfte 1991 yılında Milliyet Gazete'sinin açtığı yılın en sevilen şarkıları yarışmasında birincilik ödülü almıştır.