MARİLYN MONROE VE ARTHUR MİLLER AŞKI

MARİLYN MONROE VE ARTHUR MİLLER AŞKI

Gülçin Tüzel Dokur | 26/06/2018

Pulitzer ödüllü Arthur Miller ve Oscar Ödüllü yönetmen Elia Kazan’ın yollarının kesişmesi büyük bir aşkın tohumlarını ekmişti. Tiyatro ve sinema yönetmeni Elia Kazan’la yazar Arthur Miller’in ortak çalışması Kanca senaryo halinde Hollywood yapımcılarına gösterileceği zaman, Arthur Miller Brooklyn’deki evinden çıkmak zorunda kalmış. Senaristliğini Arthur Miller’ın üstlendiği Kanca’da New York liman işçileriyle sendika arasındaki mücadele anlatılıyordu. Yapımcı Harry Cohn senaryoyu komünistlerle işçiler arasında gelişen bir olaya dönüştürmesini isteyince Arthur Miller tasarıya yanaşmamış, görüşmeler uzadıkça uzamış.


Bu görüşmeler Arthur Miller’ı evinden, çalışmalarında uzaklaştırıp bambaşka bir dünyanın kucağına bırakmış. Hollywood Miller’a hep bir fazlası olarak görünmüş. Şan, şöhret, zenginlik, gece hayatı, lüksle dünyayı döndüren yaşam çoğu zaman sahte gibi gelse de büyüsünden kaçamamış. Arthur Miller’ın büyüsünden kaçamadığı Hollywood havası kendi yaşamı için sorgulamalara neden olmuş. Hollywood zaferlerin ve yenilgilerin hüküm sürdüğü, dünyanın dışında gelişmiş bir coğrafya. Miller,  burada insanların yalnızca kendileriyle, aynalarıyla ilgilendiğini görmüş.



Çünkü Miller politikaya, edebiyata ilgi duyan kolejli aşkı Mary Grace Slattey ile evli, iki çocuk babasıydı. Alışkanlık ve mantığa dayalı saygıyla sürdürdüğü bir evliliği vardı. Başı ağrımıyor, kendisinden çok fazla bir şey beklenmiyordu. Yaşamının monotonluğunu benimsemişti. Ancak Kanca projesiyle sürekli yolculuk halinde olduğu için geride bıraktığı yaşamını da sorgulamaya başlamıştı. Hollywood’da Elia Kazan’ın film setinde karşılaştığı, henüz yıldızı parlamayan ancak görünüşüyle çok şey vadeden Marilyn Monroe fitilin kıvılcımını ateşlemişti. Kısacık bir rolü üstlendiği film setinde gördüğü Marilyn Monroe’nun çekingen, samimi hareketleri Miller’ı içten etkilemişti.

Arthur Miller sessiz, sakin alıştığı hayatına bomba gibi düşen Marilyn Monroe’ya uzun süre dirense de kayıtsız kalamamış. Miller kendini tanımaya çalışıyordu. Otuz beş yaşında bir adam olarak şimdiye kadar çalışmaktan başka bir şey yapmadığını düşünüyordu.  Marilyn Monroe’nun canlı, kıvrak vücudu, dış güzelliği, çekingenliği bir kere aklını çelmişti. Kendi kendine itiraflarında, “Ben bu kadını ümitsizce istiyorum” diyormuş.

ünlü aşklar,Marilyn Monroe,Arthur Miller,Hollywood.

Marilyn Monroe şöhreti yakalamadan önce zor bir aile hayatı yaşamış. Önceki adı Norma Jeane olan Marilyn Monroe daha doğmadan babası ortalıktan kaybolmuş, babasının gitmesini kaldıramayan hasta anne de çekip gitmiş. Marilyn’in yaşamı kliniklerde, bakım evlerinde zor koşullar altında geçmiş. Marilyn geçmişini silmeye karar verdiğinde kendine yeni bir biyografi uydurmayı seçip başına yetim olduğunu, çocukluğunun yetimhanede geçtiğini söylemiş. Hayata karşı bilenen Marilyn, çocuk yaşta vücuduyla ön plana çıkmayı, tiyatro hocalarının tavsiyelerine uymayı ihmal etmemiş. Duygularıyla hissettiklerini bedeniyle yakalamasını öğütleyen hocalarını dinleyerek kusursuz bir bedene sahip olmuş. Ancak kusursuzluğunun altında her zaman kim olduğunu bilemeyen ürkek Norma’yı bastırmaya çalışmış. Şöhretin basamaklarını tırmandığı zamanlarda aldığı hayran mektuplarına yanıt olarak bir gazeteciye şunları diyor: “Şimdi iyi bir sanatçı ve iyi bir insan olmak için kendimi tanımaya çalışıyorum. Bazen kendimi gerçekten güçlü hissediyorum ama bunu gerçekten bilinçli bir biçimde yaşayabilmek için kendimi dinlemek zorundayım. Bu hiç kolay değil. Hiçbir şey kolay değil. Ama insan yine de çabasını sürdürüyor.”

Arthur Miller’ın aklının bir köşesinde kalmayı başaran Marilyn Monroe bu duyguya kendini de kaptırmıştı. Evinin duvarına Miller’ın posterini asmış, etrafındakilere sürekli ondan bahsetmiş. Arada bir Brooklyn’e sözcüklerini dikkatle seçerek kısa mektuplar göndermiş. Bu mektupların birinde Arthur’u köşeye sıkıştıracak bir itirafta bulunmuş:

“İnsanların çoğu babalarına hayranlık duyar, ama ben böyle birisiyle hiç karşılaşmadım. Hayran olacağım bir insana ihtiyacım var.”

Arthur Miller’ın bu samimi itirafa cevabı ise şöyle olmuş:

“Eğer gerçekten hayranlık duyacağın birine ihtiyacın varsa, bu neden Abraham Lincoln olmasın?”

Marilyn, Arthur’un dediğini yapıp Lincoln’ün fotoğrafını da duvarına yapıştırmıştı. Bir süre duygularını askıya almışlar. Arada mesafeler olsa da, birbirlerini akıllarından çıkarmayan ikili tekrar bir araya gelmiş, büyük aşkın adımlarını atmışlardı.


ünlü aşklar,Marilyn Monroe,Arthur Miller,Hollywood.


Arthur Miller eşinden boşanmış, “gözlerin beni fethediyor” dediği Marilyn Monroe ile evlenmiş. Bu evlilik basında büyük yankı uyandırmış, çok fazla eleştirilmiş. Evleneceklerini herkes tahmin etse de gerçekleşmesi şaşkınlık ve korku yaratmış. Entelektüel bir yazarın Hollywood yıldızıyla evlenmesi herkesi şaşırtmıştı. Miller, Marilyn’in şöhretinden faydalanmakla suçlanmış. Marilyn dönem içinde çok fazla arzulanan ve istenen bir kadınken Miller’ın onu elde etmesi etrafındakiler tarafında güç gösterisi olarak algılanmış. Birbirlerine hiç uymadıkları için evliliğin sahte olduğunu bile söylemişler. Söylenenlerin doğruluğu bir yana, bu evlilik çok zaman geçmeden sarsılmaya başlamış.

Arthur Miller daha sonra, “Marilyn Monroe ile evlendim ama kendimi Norma Miller ile yaşarken buldum. Her sabah, her akşam, her gece onu teselli etmekten, korkularını endişelerini yatıştırmaktan yoruldum,”  diyerek Marilyn’in içine düştüğü durumu anlatmış. Mutsuzluğunu içki ve uyuşturucuyla bastırmaya çalışan Marilyn evliliğine tutunamayınca boşanmaya karar vermişler.

Marilyn bir arkadaşına şu itirafta bulunuyordu: “Yaşamım boyunca Marilyn Monroe’yu oynadım. Marilyn Monroe, Marilyn Monroe. Her zaman her şeyi daha iyi yapmaya çalıştım, peki sonuç ne? Yalnızca kendi taklidimi oynuyorum. Beni Arthur’a çeken şey de işte buydu… Onunla evlendiğimde, onun sayesinde Marilyn Monroe’dan uzaklaşmayı başaracağımı sanıyordum.”

Miller çifti 11 Kasım 1961 yılında herkesi haklı çıkararak boşanmış. Biten aşk hikâyesinden geriye, Marilyn Monroe’nun düğün fotoğrafının arkasına yazdığı “Hope, Hope, Hope” notu kalmış.