YİNE BİR GÜL-NİHAL ALDI BU GÖNLÜMÜ

YİNE BİR GÜL-NİHAL ALDI BU GÖNLÜMÜ

Gülçin Tüzel Dokur | 08/10/2017

Çoğu davetlerde hepimizin dans ettiği vals tarzında bestelenmiş olan bu güzel eserin hikayesini biliyor muydunuz?


Abdülmecit Han bizim bildiğimiz imparator, diktatör, lider tipinin tam karşıtı bir kişilikti. Batı kültürüyle yetiştirilmişti. İyi Fransızca konuşur ve batı müziğinden hoşlanırdı. Babası II.Mahmut gibi yenilik yanlısı hükümdardı. Devlet idaresindeki batılaşma ve yeniliklerin musikide de yapılmasından yanaydı. Dede Efendi’den daha batılı tarzda eserler ortaya koymasını istedi.

 

Batı ile kültür ve müzik alış verişi etkinliğinde Fransa’dan bir grup geldi. İlk önce Fransız müzisyenler konserini verdi. Davetliler neşeli zaman geçiriyorlardı. Fakat padişah kara kara düşünüyordu. Bu anlayışla Fransızların konserinin ertesi günü Dede efendinin konseri vardı. Eğlence yerini ağır şarkılara bırakacaktı.

 

Bu durumu gören Sultan Abdülmecit, Dede Efendi'yi çağırdı."Bu gün yapılan eğlenceyi gördün yarın için ne düşünüyorsun? " diye sorunca,

 

Dede Efendi "Hiç merak etmeyin hünkârım" dedi.

Rahatsızlığı sırasında Dede Efendi’ye, diplomatik müzakereler sırasında eşlik eden Saray Tabibi Halil Bey ile Beyhan Sultan’ın yardımcısı Gülnihal Kalfa arasında bir yakınlık yaşanmaktaydı. Bu yakınlığın ilhamını konu ederek Dede Efendi işe soyunuyor.

Ertesi gün Abdülmecit 'in hiç umudu yoktu. Konserine başladı Dede bir gecede bestelediği ‘‘Yine bir gül-nihal aldı bu gönlümü’şarkısı vals ritimlerinle konsere başladı ve bütün davetliler zevkle dans edince Abdülmecit'in keyfi yerine gelmişti.

 

Yine bir gül-nihâl aldı bu gönlümü

Sîm-ten gonca-fem bî-bedel ol güzel

Âteşîn ruhleri yaktı bu gönlümü

Pür-edâ pür-cefâ pek küçük pek güzel

Görmedim kimsede böyle bir dil-rübâ

Böyle kaş böyle göz böyle el böyle yüz

Âşıkın bağrını üzmeye göz süzer

El’aman pek yaman her zaman ol güzel

“Yine bir gül fidanı beni kendine âşık etti.

O güzel gümüş tenli, gonca dudaklı ve bedelsizdir.

 Ateş gibi yanakları bu gönlümü yaktı.

O güzel eda dolu, cefa dolu, pek küçük ve pek güzeldir.

Kimsede böyle bir gönül alıcılık

Böyle kaş, göz, el ve yüz görmedim.

Âşıkının kalbini üzmek için süzdüğü gözlerden illâllah!O güzel her zaman güzeldir.”


Copy short URL

Bu eser çok beğenildi ve Abdülmecit altınla Dede Efendi 'yi ödüllendirdi. Fakat Dede Efendi’nin hoşuna gitmedi çünkü kendisi daha çok sanat değeri taşıyan eserlerden yanaydı. Abdülmecit ise devamlılığı istiyor ve batı müziğine yakın besteler yapması için ısrarcı oluyordu. Saray zevkindeki bu gelenekten kopuş ve değişim Dede’yi memnun etmiyordu. Hatta bir gün saray bahçesinde gezerken, öğrencisi Dellalzâde İsmail’e:

 ‘‘İsmail, bu oyunun tadı kaçtı’’ dedi ve Padişah’dan izin alarak hacca gitti. Hacca yakın arkadaşı Zeki Mehmet Ağa, öğrencisi Dellal-zade İsmail ve Mutaf-zade Ahmet Efendi ile beraber gittiler. Orada yakalandığı koleraya yenik düşerek 29 Kasım 1846 tarihinde Mina 'da vefat etti. Mekke’de gömüldü.


Kaynak;Suat Yener