KAYGISIZLAR

KAYGISIZLAR

Gülçin Tüzel Dokur | 23/10/2017

 

 

Puslu ve soğuk bir hava, her zamanki 07.15 vapuru, yine eskisi gibi tüm aşina yolcularını almış ilerlemekte, tatlı tatlı akıp gitmekte masmavi Marmara’nın sularında.

 Daimi yerimiz olan birinci mevki ikinci katta idik.  Yine cam kenarına  dört arkadaş sıralanmıştık.

Biz senelik izindeyken, başka bir dört kişilik gruba, gözümüz gibi baktığımız bu yeri kaptırmıştık. İ̇zin dönüşü bu grupla mücadelemiz uzun ve çetin geçmiş ve sonunda koltuğumuzu almayı başarmıştık.

Onlar ise, bu savaştan bitkin, karşı sıramızda yerlerini alıyorlardı her sabah.

 İ̇ki genç bayan, biri genç, diğeri yaşlı erkekten oluşuyordu bu grup. Genç olanı anladığımız kadarıyla iki genç kızı da idare ediyordu. Bu kişilerin dördü de kendini bilmeyen, etrafı taciz eden saygısız tiplerdi.

Hele hele   bir sabah genç erkeğin hiç tanımadığım başka bir genç kızla birlikte her zamanki vapura binmeden bir evvelki vapurla geçişi hem şaşırtmış, hem de gizli gizli meraklandırmıştı beni. Bu delikanlıyı   İ̇lgi ile takip etmeye başladım.

 

Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi yine 07.15 vapurunda ve o iki genç kızla birlikteydi. İ̇çimden birden atılmak, bir gün önceki gördüklerimi onlara anlatmak istedim ama sonra olayları akışına bıraktım.

 

 Yanındakiyle konuşurken devamlı nişanlım derdi ve alacakları yüzükten söz ederdi, kız ise; ona sadık ve onu dinleyen bir tipti. Bir ara nişanlım diye söz ettiği kız hiç gözükmedi. Biz dört arkadaş pencereden belki gelir diye gözlüyorduk.  15-20 gün sürdü bu devamsızlık. Genç delikanlı bu kez öteki kızla samimiydi. Neredeyse onunla nişanlanacak sandık 20. günün sonunda öteki kız gelmeye başladı çalıştıkları için herhalde iznini kullanmıştı. Gelince öteki ile olan durumu, iyice çelişkiye düşürdü delikanlıyı. Ama yüzsüzlükle ilk nişanlım dediği kızla ilgiliydi belki o anda öyleydi ama aslında delikanlının kimi nasıl sevdiği önemli değildi. O yalnız yanında kim varsa onunla ilgiliydi.




 

 Her zamanki gibi 07.15 vapuru birinci mevki ikinci katta idik. Cam kenarına sıralanmıştık. Yine O dörtlü grup karşımızdaydı. Bakışlarımız nefret kusuyordu birbirimize karşı. Herkes alışık olduğumuz gibi yerine oturmuştu.

Birden kapıda yabancı biri belirdi. Zayıf, başörtülü, hanım hanımcık biri girdi yeni yolculardan biri diye düşündük ama keşke öyle olsaydı yanıldık gelen hanım ne yapacağı belli olmayan genç delikanlının karşısına gelerek okkalı bir tükürük attı yüzüne ve ileri geri sözler, hakaretler savurduktan sonra herkesin şaşkın bakışları altında geldiği gibi yine o kapıdan kayboldu gitti, bir saniye bile geçmeden aynı hızla geri dönerek delikanlıyı çağırdı birkaç seslenişten sonra genç adam kalktı gitti ve bir daha geri dönmedi. Kadın gelip de delikanlının yüzüne tükürdüğünde yanındaki kız, kadının yüzüne pervasızca bakıp arsız arsız gülüyordu.

Şeytan dedi ki; o kadının yerine bir tokat patlat, ama bakışlarımız yetti ona.

Vapur iskeleye yanaştığında merdivenlerden inerken kadının yanında 3 çocukla, hala delikanlıya bağırıp çağırırken izlemek üzücüydü. O günden sonra bu saygısız grubu göremedik.

 

Bu yazmaya çalıştığım hemen hemen üç ay süren ve hep 07.15 vapurunun yolcuları arasında karşımıza oturan sorumsuz, saygısız ve kaygısız insanları gözlemlediğim, kızların delikanlının medeni halini bilerek veya bilmeyerek arkadaşlık ettikleri sıradan yolculardı.

 

Şimdi yine dört arkadaş yoooo… Hatta beş arkadaş 07.15 vapurunda sakin, neşeli, elimizde çay ve simit, sohbet ederek sabah yolculuğumuza devam ediyoruz .

 

 Gülçin Dokur

05.Kasım.1978

Kadıköy-Karaköy vapuru